Minik Bulut Pamuk ve Rüzgarın Sırrı

Bir varmış, bir yokmuş. Gökyüzünün masmavi olduğu, kuşların şarkı söylediği, ağaçların rüzgarla dans ettiği bir diyarda, Pamuk adında minik, bembeyaz bir bulut yaşarmış. Pamuk, henüz çok gençmiş ve diğer büyük bulutlar gibi yağmur yağdırmayı ya da gök gürültüsü çıkarmayı henüz öğrenememiş.

Pamuk’un en büyük hayali, tarlalara yağmur taşıyan büyük bulutlar gibi faydalı bir bulut olmaktır. Ama her ne kadar uğraşsa da, kendisinden bir damla bile yağmur çıkaramazmış. Gökyüzündeki diğer bulutlar bazen onunla dalga geçer, “Sen daha yoğrulmamış bir pamuk tanesi gibisin!” derlermiş.

Pamuk çok üzülür, ama hiç kimseye kırılmazmış. Çünkü kalbi yumuşak, yüreği sevgiyle doluymuş. Her sabah uyanır uyanmaz gökyüzünde bir ileri bir geri yüzermiş. Aşağıda oynayan çocukları izlemeyi çok severmiş. Özellikle de Ela adında kıvırcık saçlı, gözleri gülümseyen küçük bir kız varmış. Ela her gün parkta oynar, bazen gökyüzüne bakıp Pamuk’a el sallarmış. Pamuk da bunu görür ve yavaşça dans ederek karşılık verirmiş.

Bir gün gökyüzünde alışılmadık bir sessizlik olmuş. Büyük bulutlar yerlerinde yokmuş. Güneş kocaman gülümseyerek gökyüzünü aydınlatırken, yerler bir anda çok ısınmaya başlamış. Çiçekler susuz kalmış, nehirler incelmeye başlamış, toprak çatlamış. İnsanlar göğe bakıp şöyle demiş:

“Keşke bir yağmur yağsa da toprak biraz serinlese!”

Pamuk bu sözleri duyunca telaşlanmış. Hemen diğer bulutları aramaya başlamış. Uzakta bir dağın tepesinde, gri ve ağır bulutların bir araya toplandığını fark etmiş. Hemen oraya süzülmüş.

“Hey, büyük bulutlar! Neden yağmur yağdırmıyorsunuz? Aşağıda her şey kurumaya başladı!”

Gri bir bulut ona dönmüş:

“Pamuk, gökyüzünün rüzgarları değişti. Artık biz o taraflara ulaşamıyoruz. Rüzgar, ters esiyor. Bu yüzden yağmurumuzu götüremiyoruz.”

Pamuk üzülmüş ama hemen bir fikir gelmiş aklına.

“Ben küçüğüm, hafifim. Belki rüzgar beni taşıyabilir!”

Büyük bulutlar şüpheyle bakmışlar.

“Sen daha yağmur bile taşıyamıyorsun Pamuk,” demişler.

Ama Pamuk kararlıymış.

“Yağmur taşıyamıyor olabilirim, ama belki rüzgarın sırrını çözebilirim!”

O sırada gökyüzünün yükseklerinde, mavi bir esinti belirivermiş. Bu, Rüzgar Efendisi imiş. Her yerde dolaşan, ağaçlara fısıldayan, denizleri dalgalandıran, bazen tatlı bazen huysuz olan bir rüzgâr varmış bu. Adı Poyraz’mış.

Pamuk ona seslenmiş.

“Poyraz! Beni insanların yaşadığı yere götürür müsün? Aşağıda çiçekler soluyor, insanlar bunalmış, toprak çatlıyor!”

Poyraz hafifçe gülümsemiş. “Küçük bulut, neden yardım etmek istiyorsun ki? Sen zaten küçücüksün, tek başına ne yapabilirsin?”

Pamuk içten bir sesle cevap vermiş: “Belki büyük değilim, ama kalbim çok dolu. Bir damla bile yağmur olmasa da, oraya ulaşmaya çalışırım. Çünkü denemeden asla bilemeyiz.”

Poyraz bu sözleri duyunca şaşırmış. Uzun zamandır böyle cesur bir küçükle karşılaşmamış. Başını eğmiş ve Pamuk’un etrafında dönmeye başlamış.

“Peki öyleyse, tutun bana! Seni en hızlı rüzgarımla taşıyacağım!”

Pamuk hemen sıkıca sarılmış ve Poyraz onu hızla aşağıya, güneşin ısıttığı tarlalara doğru taşımış. Yolculuk öyle hızlıymış ki Pamuk önce biraz korkmuş ama sonra rüzgarla dans etmeye başlamış. Poyraz’la birlikte bir kuş gibi süzülmüş gökyüzünde.

Aşağıya vardıklarında Pamuk büyük bir sessizlik içinde durmuş. Toprağın kuruluğu ona da dokunmuş. “Keşke yağmur olabilseydim…” demiş içinden.

Tam o anda, Poyraz kulağına fısıldamış: “Sen zaten bir yağmursun Pamuk. İçindeki iyilik seni dolduruyor. Hadi, hisset…”

Pamuk gözlerini kapatmış. İçini dinlemiş. Bir an durmuş zaman. Ve birden, ilk damla düşmüş. Ardından bir tane daha… ve sonra yüzlercesi! Minicik Pamuk, tatlı tatlı yağmaya başlamış!

Aşağıda insanlar hayretle göğe bakmış.

“İnanılmaz! Küçücük bir bulut yağmur yağdırıyor!”

Ela da parktaymış o sırada. Gözlerini gökyüzüne dikmiş ve kollarını iki yana açarak yağmurda dans etmiş. “Teşekkür ederim, minik bulut!” diye bağırmış.

Pamuk ise çok mutluymuş. İlk kez kendini gerçekten faydalı hissetmiş. Büyük bir şey başarmış. Sonunda, gökyüzüne geri döndüğünde diğer büyük bulutlar ona hayranlıkla bakmış.

“Pamuk, biz yanılmışız. Büyüklük sadece boyda değilmiş. Cesaretin, kalbin ve iyiliğin bizimkinden büyükmüş,” demişler.

O günden sonra Pamuk, gökyüzünün en sevilen bulutlarından biri olmuş. Nerede yardıma ihtiyaç olsa, Pamuk oraya gitmiş. Çünkü o artık rüzgarın sırrını biliyormuş:

Gerçek güç, küçük bir kalpteki büyük iyiliktedir.


Masalın Öğretici Mesajı:
Bu masal, çocuklara iyiliğin ve cesaretin yaş ya da boyutla değil, kalple ilgili olduğunu öğretir. Küçük olmanın işe yaramazlık anlamına gelmediğini, içten gelen bir istekle neler başarılabileceğini anlatır.

Yorumlar