Şirin ile Tavşan

Bir Dostluğun Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Renkli yaprakların gökyüzüne dans ettiği, minik kelebeklerin çiçekten çiçeğe konduğu yemyeşil bir ormanda, Şirin adında tatlı mı tatlı, meraklı mı meraklı bir kız çocuğu yaşarmış.

Şirin’in en sevdiği şey, sabah erkenden uyanıp ormana yürüyüşe çıkmakmış. Ayakkabılarını bağlarken hep şöyle dermiş:
“Bugün yeni bir şey öğreneceğim. Belki yeni bir dost bile edinirim!”

Bir sabah, güneş daha yeni uyanmışken, Şirin sırt çantasını almış, fısıltılarla konuşan ağaçların arasından yürümeye başlamış. Derken, çalılıkların arasından garip bir ses duymuş:

“Pırrr… cıvır… tak tak tak!”

Şirin usulca yaklaşıp çalılıkların arasına bakmış ve gözlerine inanamamış. Karşısında, kulakları çooook uzun, gözleri kocaman kocaman açılmış bir tavşan varmış! Ama bu tavşan, bildiğimiz gibi zıplayan tavşanlardan değilmiş. Bu tavşan... konuşuyormuş!

“Hey! Korkma!” demiş tavşan, tıpkı bir çocuk gibi heyecanlı bir sesle. “Ben Tavşan Pofuduk. Ormanda kayboldum. Evime dönmem gerek ama yolumu bulamıyorum.”

Şirin şaşırmış ama bir yandan da gülümsemiş. “Merhaba Pofuduk. Ben Şirin. Merak etme, ben çok iyi yön bulurum. Beraber evini arayabiliriz!”

Ve böylece, Şirin ile Tavşan Pofuduk’un macerası başlamış.

I. Bölüm: Kayıp Mantar Evi

Pofuduk, yol boyunca evinden bahsetmiş: “Benim evim dev bir mantarın altında! Kırmızı çatısı var, beyaz benekleri… Pencerelerinde sarı perdeler asılı. Anında tanırsın!”

Şirin gülerek, “Bir mantar evi mi? Bu harika!” demiş.

İkili, çiçeklerin arasından geçip küçük dereleri aşmış. Kuşlar onlara şarkılar söylemiş, ağaçlar yapraklarıyla selam vermiş. Yürüdükçe, orman derinleşmiş ama Şirin’in cesareti hiç azalmamış.

Bir ağacın altında mola verirlerken, Pofuduk biraz hüzünlenmiş. “Ya evimi bulamazsak?” demiş.

Şirin gülümseyip ona sarılmış: “O zaman ben seninle birlikte kalırım. Beraber yeni bir ev yaparız!”

Bu sözler, Pofuduk’un yüreğini ısıtmış. İşte dostluk böyle bir şeymiş. Yanında olacağını bilmek…

II. Bölüm: Baykuş Bilge’nin Sırrı

Yolculukları sırasında, gece olmuş. Gök yüzünde yıldızlar parıldarken bir ağacın tepesinden ses gelmiş:
“Hooop! Kimsiniz siz, gecenin bu vaktinde?”

Bu, ormanın en yaşlı ve en bilge canlısı Baykuş Bilge’ymiş. Gözlüklerini burnunun ucuna indirip Şirin ile Pofuduk’a bakmış.

Pofuduk hemen ayağa fırlamış: “Baykuş Bilge! Lütfen bize yardım eder misin? Mantar evimi arıyoruz ama bulamıyoruz…”

Baykuş Bilge, gözlerini kapatıp bir süre düşünmüş. “Kırmızı çatılı, beyaz benekli bir mantar evi… Hmm. Bunu sadece Orman Haritası’nda bulabiliriz. Ama harita, Rüzgârlı Tepe’deki Gizli Sandık’ta saklı.”

Şirin gözlerini kocaman açmış. “Rüzgârlı Tepe mi? Orası çok uzak değil mi?”

Baykuş Bilge, gülümseyerek cevaplamış: “Uzak değil, ama yolu biraz zorlu. Cesur olanlar, kalbini dinleyenler bulabilir orayı.”

Şirin ile Pofuduk birbirlerine bakmışlar. “Hazırız!” demişler aynı anda.

III. Bölüm: Fırtına, Kurbağa ve Cesaret

Ertesi sabah erkenden yola koyulmuşlar. Rüzgârlı Tepe’ye giden patika, biraz kaygan ve dolambaçlıymış. Bir süre sonra gökyüzü kararmış, yağmur damlaları düşmeye başlamış.

Pofuduk ürkmüş: “Ben ıslanınca hapşururum…”

Şirin hemen sırt çantasından bir yaprak şemsiye çıkarmış. “İşte! Bu dağ çiçeği yaprağı seni kuru tutar.”

Yolda, bir bataklığın kenarında ağlayan küçük bir kurbağa görmüşler. Kurbağa titriyormuş.

“Neden ağlıyorsun küçük kurbağa?” diye sormuş Şirin.

Kurbağa burnunu çekmiş: “Bataklığın karşısına geçemedim… Tek taş köprü kaybolmuş.”

Şirin, etraftaki taşları toplamış, Pofuduk ise kuyruğuyla taşları yerine yerleştirmiş. Birlikte yeni bir yol yapmışlar.

Kurbağa sevinçle sıçrayarak geçmiş ve onlara teşekkür etmiş: “Siz gerçek kahramansınız!”

Ve orada, Şirin anladı: Bazen birine yardım etmek, doğru yolu bulmaktan bile daha önemliymiş.

IV. Bölüm: Sandığın Anahtarı

Sonunda Rüzgârlı Tepe’ye varmışlar. Tepe’nin zirvesinde bir taş sandık duruyormuş ama üzerinde kocaman bir kilit varmış. Şirin, “Anahtar yoksa nasıl açacağız?” diye düşünürken, rüzgâr bir şey fısıldamış:

“Dostluğun gücünü hatırla…”

Şirin ve Pofuduk el ele tutuşmuş. Sandığın yanına birlikte yaklaşmışlar. Birden bire, kilit parlamış ve kendi kendine açılmış!

Sandığın içinden eski bir harita çıkmış. Haritada dev bir mantar, yanında minik bir gölet, birkaç çiçek çizimi…

Pofuduk heyecanla zıplamış: “İşte bu benim evim!”

V. Bölüm: Eve Dönüş ve Büyük Sürpriz

Haritayla birlikte, yollarını çok daha kolay bulmuşlar. Sonunda göletin yanındaki kırmızı çatılı, beyaz benekli mantar ev karşılarına çıkmış!

Pofuduk sevinçten ağlamış. “Evim! Evime döndüm!”

Kapıyı açtıklarında içerisi sıcacıktı. Pofuduk’un ailesi endişeyle bekliyordu ama Şirin’i görünce hemen kucak açmışlar.

“Şirin, sen bizim kahramanımızsın. Bugün Pofuduk’un değil, hepimizin dostu oldun.”

Ve işte orada, mantar evin içinde, sıcacık bir çay ve ballı kurabiyeler eşliğinde, yepyeni bir dostluk doğmuş.


Son söz:

Şirin, o gece başını yastığa koyarken, gözlerini kapatmadan önce şöyle fısıldamış:

“Bazen yolumuzu kaybetmek, en güzel arkadaşları bulmamıza neden olur…”

Yorumlar